17 AĞUSTOS 1999 BÜYÜK MARMARA DEPREMİ VE ÜZERİNDEN 24 YIL GEÇTİ. SESİMİZİ DUYAN VAR MI?

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
Kocaeli Şubesi

7,4 büyüklüğündeki Gölcük depremi tüm Marmara bölgesini etkilemekle birlikte can kayıpları ve ekonomik sonuçları itibariyle tüm Türkiye’yi sarsmıştı. Büyük Marmara Depreminden 12 yıl sonra gerçekleşen Van Depremini, Van Depreminden 9 yıl sonrada İzmir Depremi ve 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş Pazarcık’ta başlayıp eş zamanlı olarak Hatay’da devam eden 7.7 ve aynı gün Kahramanmaraş Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğünde, artçılarının bile büyük bir deprem ölçeğinde olduğu, ülke tarihimizin en büyük deprem felaketlerini yaşadık.

6 Şubat depremleri 11 kentimizde yaklaşık 14 milyon insanımızın etkilenmesine, on binlerce canın yitirilmesine, yüz binlerce yurttaşımızın yaralanmasına, şehirlerin yıkılmasına, kamusal alanların ve sosyal yaşamın tamamen çökmesine neden oldu. Bu depremde tüm kesimler gibi bizlerde meslektaşlarımızı, ailelerimizi, arkadaşlarımızı kaybettik. Acımız çok büyük. Ülkemizin başı sağ olsun.

6 Şubat Depremleri; 17 Ağustos Marmara Depreminden bugüne 24 yıl geçmesine rağmen, geçmişten hala ders almadığımızın ve bir arpa boyu yol ilerleyemediğimizin somut bir göstergesi olmuştur.

Ne yazık ki karşılaştığımız en büyük gerçek, yönetenlerin daha önce yaşadığımız hiçbir felaketten ders çıkarmamış olmasıdır. Deprem sonrası yardımların geç ulaşması, arama kurtarma çalışmalarının günler sonra başlaması, yurttaşlarımızın enkaz altındaki yakınlarının sesini duyup çaresizce bekleyişlerine tanık olduk. Yardımların gelmeye başlaması ile düzgün yapılandırılmamış ve hiçbir mühendisliğe sığmayan rantsal bir mantıkla devam ettirilmemiş Belen geçidi nedeniyle, İskenderun’a kadar gelen yardımlar Hatay’ın diğer ilçelerine günler sonra ulaştırılabilmiştir.

Bu felaketin hemen ardından, bizlerde enkazda arama-kurtarma, dayanışma ve yardımlaşma faaliyetlerinin içinde olduk. Bu çalışmalarımıza TMMOB bünyesinden gelen tüm mühendis, mimar ve şehir plancısı arkadaşlarımızı ve kentimizin tüm emek demokrasi güçlerininin gönüllülerini de kattık. Dayanışma faaliyetlerimiz, herhangi bir beklenti içerisine girmeden, amasız ve fakatsız olarak, gıda-kıyafet-hijyenik ürünlerin, Makine Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi ve Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi toplanma merkezlerinden İl Koordinasyon Kurulu koordinasyonu üzerinden bölgeye ulaştırılasını sağladık. Dayanışma ve gönüllülük temelinde yaptığımız bu çalışmalar halkımızın yararına olmuş ve bu ülkede bir umut ışığı yakmıştır.

 

 

 

Gölcük Depremi, ülkemizin depreme bakış açısının değişmesinde bir milat olarak kabul edilmektedir. 17 Ağustos Depremi’nden çıkan ders, coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirlerin, plansız-çarpık kentleşmenin ve mühendislik hizmeti almayan yapıların insanlar için büyük tehdit oluşturduğuydu. 1999’dan sonra, deprem sonrası müdahaleden çok, deprem öncesi alınması gereken tedbirlerin düşünülmesi gerektiği tüm çevrelerce benimsendi. Ortaya çıkan bu fikir birlikteliği sonucunda güvenli ve sağlıklı bir yaşam, yapılaşma ve çevre için nelerin yapılması veya yapılmaması, ne tür önlemlerin alınması gerektiği konularında fikirler öne sürülmüş, bunların değerlendirilmesi sonucunda kamu kurumlarınca strateji ve eylem planları oluşturulmuştur. Ancak bugün geriye dönüp baktığımızda depremin yarattığı yıkımın ve yaşadığımız toplumsal travmanın büyüklüğüne rağmen, deprem gerçeğiyle gerçekten yüzleştiğimiz, yeni depremlere hazırlanma konusunda mesafe katetmediğimizdir.

AFAD’ın 2011 yılında yapmış olduğu geniş tabanlı bir çalışma ile hazırlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) kapsamında, büyük çoğunluğu 2017 tarihinde bitirilmek üzere 2023 yılında tamamlanması hedeflenen çalışmalar Bakanlar Kurulu Kararı olarak 18.08.2011 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Ancak ülkemizin yapı stokunun durumu belirsizliğini korumaktadır. UDSEP’e göre 2017 yılında tamamlanması öngörülen bina envanteri çalışması tamamlanamamış, dahası resmi kurumlar hariç başlanamamıştır. Bunun sonucu olarak mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi de mümkün olmamaktadır. Bu binaların tespiti ne yazık ki deprem tarafından son derece ağır bedeller karşılığı yapılmaktadır.

Kamu binaları hakkında bilinmezlik devam etmektedir. Okulların, yurtların, kreşlerin, hastanelerin sayısı, ne kadarının tarandığı, ne kadarı hakkında yıkım, güçlendirme veya kullanım kararı verildiği, ne kadarının yıkıldığı veya güçlendirilecekse projelerinin yapıldığı ve ayrıca ne kadarının güçlendirildiği konusu kamuoyunun bilgisi dahilinde değildir.

1999 Marmara-Düzce depremleri sonrası yapılan yapı denetimi düzenlemelerinde meslek odalarının önerileri dikkate alınmayarak denetim ticarileştirilmiş, Yapı Denetim Kanunu’nun kapsamı daraltılmış, kamu yapıları denetim dışı tutulmuş; TMMOB’ye bağlı Odaların mevzuatla tanınmış görevleri içindeki mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme, denetleme gereklilikleri dışlanmış ve yıkımlara yol açan denetimsizliğe yol verilmiştir.

Yapı tasarımı, yer seçimi, yapı üretimi ve denetiminde ne yazık ki bilimsel ve bütünlüklü bir düzen yoktur. Sorunlu dolgu alanları, dere yatakları, kıyılar ve depremlerde toplanma yerleri olan alanların imara açılması, yanlış kentsel dönüşüm uygulamaları, rant eksenli projeler, su yatakları ile yeşil alanlar arasındaki bağların koparılması, sel-su baskınlarının artışı, ısı adalarının oluşması, depremlere dayanıklı yapı stokunu artırma gerekliliğini gözetmeksizin yapılan imar afları ve depremle ilgili kurum ve kuruluşların liyakat dışı zafiyetli yapılanmaları, ülkemizin deprem gerçeklerini ortaya sermektedir.

İmar affı başlı başına cinayettir. Halihazırda yapı stokumuzla ilgili belirsizlikler ve tehlikelerin üzerine siyasal iktidarlarca çıkarılan imar afları can ve mal kayıpları tehdidini büyütmektedir. İmar afları kaçak yapılaşmanın en önemli teşvik unsurlarından birisi olmuştur. İmar affı toplumun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmaktadır. Bir binaya iskan ruhsatı verilmesi, hükümetin vatandaşa ‘Bu binada oturabilirsin’ demesi anlamına gelmektedir. Mühendislik ve mimarlık hizmeti almadığı kabul edilen yapıların yasallaştırılmasıyla, bu yapıların doğa olayları karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk, bu kararı alan siyasi iktidarın üzerindedir.

Kentlerin yeniden yapılandırılması ve depreme dayanıksız binaların yenilenmesi için gerekli olan “Kentsel Dönüşüm” uygulamaları amacından saptırılarak inşaat firmalarına kaynak aktarılmasının, kentsel rantların iktidar yandaşlarında toplanmasının bir aracı haline getirilmiştir.

Kent merkezlerinde bulunan afet toplanma alanı statüsünde park, bahçe ve meydanlar yapılaşmaya açılarak afet sonrasında yaşamı sürdürmeye olanak verecek güvenli alanlar ortadan kaldırılmıştır.

Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumların devre dışı bırakılması; sorunlu mevzuat düzenlemeleri, kentsel dönüşüm programlarının ranta yönelik olması, bütün ülkenin imara açılması ve sonraki depremlerde de oluşan sosyal yıkım tablosu ile tekrar tekrar görülmüştür.

Sorunlu dolgu alanları, dere yatakları ve kıyılar imara açıldı; her yere AVM’ler, gökdelenler yapılmaya devam edilmiştir.

Bilinmelidir ki, depreme hazırlık konusunda 24 yıl öncesinden daha iyi durumda değiliz. Yaşanacak İstanbul ya da başka benzer bir depremin sonuçları çok daha ağır olacaktır.

Bu gerçeklerden ve TMMOB ve Bağlı Odalarının uzmanlık alanlarından hareketle kamusal sorumlulukla, depremlere karşı kalıcı önlemler kapsamında yapılması gerekenleri özetle belirtmek isteriz:

  1. Depremlere karşı önlemler bütünlüğünü, güvenli yapılaşmayı, halkın sağlıklı yaşam ve doğal çevre hakkı ile kamusal denetimi yok sayan piyasacı rantçı yaklaşım reddedilmelidir.
  2. Depremle ilgili bütün kurum ve kuruluşlar, ilgili Meslek Odaları ve bilim çevreleriyle ilişkilendirilerek, liyakat-uzmanlık temelinde yeniden yapılandırılmalıdır.
  3. İmar afları cinayete davetiye çıkarmaktadır. İmar affından yararlanan tüm yapılar Mimarlık, Mühendislik ve Şehir Plancılığı hizmeti almamış varsayılmalı ve bir daha asla imar affı/barışı yapılmamalıdır.
  4. Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu, mekân düzeyinde değil sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınmalıdır.
  5. Başta İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Kentsel Dönüşüm Kanunu ve ilgili tüm Kanunlar ve bağlı yönetmelikleri, kamu yararı ilkesi gözetilerek ve bütüncül bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir.
  6. İmar, yapı, dönüşüm, yapı denetim ve afet yasaları TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Bu kuruluşlar mevzuat süreçlerinin asli unsurları olarak tanınmalı, üyelerinin eğitim ve belgelendirilmesi Odalarınca yapılmalıdır.
  7. Halkın güvenli yaşam hakkının korunması için; alınacak hizmetlerin Odaları tarafından eğitilen ve belgelendirilen Yetkili Mühendis/Mimar/Şehir Plancıları eliyle yapılması sağlanmalıdır. Tüm yaşam alanlarımız bilimin ve teknolojinin rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır.
  8. Deprem konusunda denetleyici ve uygulayıcı rolü olan kamunun teknik anlamda güçlü kılınması için, kamuda yetersiz olan mimar, mühendis ve şehir plancısı sayısının artırılması gerekmektedir.
  9. Risk azaltma odaklı bütünleşik bir afet yönetiminin ana hatlarını içerecek şekilde düzenlenecek bir çatı yasa altında, afet mevzuatı yeniden yapılandırılmalı; diğer ülkelerde de örneğine rastlanan, deprem özelindeki çalışmalara referans olacak bir “FAY YASASI” kazandırılmalı; planlama ve yapılaşma açısından “Diri Fay Haritası Kullanımına” ve “Yüzey Faylanması Tehlikesinin Değerlendirilmesine” ilişkin alt mevzuatı oluşturulmalıdır.
  10. Afet mevzuatı yeniden yapılandırılırken “İmar ve Yapı Üretim ve Denetim Kanunu” yeniden yapılandırılmalıdır.
  11. Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı(UDSEP 2012- 2023) Gereklilikleri acil Olarak yerine getirilmelidir
  12. Her şeyden önce en hızlı şekilde DEPREM MASTER PLANI oluşturulmalıdır.
  13. Vatandaşa hizmet edecek tüm kamu binaları özellikle hastaneler ve okullar acilen depreme güvenli hale getirilmelidir.
  14. Yapı Stok Envanterinin çıkartılıp risk bölgeleri haritaları çıkartılmalıdır.
  15. Acil toplanma alanları uluslararası standartlara uygun hale getirilmeli; olası bir afette İnsani ihtiyaçları karşılayacak şekilde şimdiden hazırlanmalıdır.
  16. Deprem sonrasında çadır ve konteyner konulacak alanların şimdiden alt yapılarının eksiksiz olarak tamamlanması gerekmektedir.
  17. Bilimsel ölçekte kent planları yapılmalı; bu çalışmalarda TMMOB’a bağlı mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı disiplinlerinden destek alınmalıdır.
  18. Afet anı ve sonrasına odaklanmaktan daha çok afet öncesine odaklanılmalı. Tüm ülke toprakları inşaat sektörünün bir arazisi olarak görülmemeli, bilimsel bilgi ve kent planlaması kapsamında ve ihtiyaç temelli yapılar yapılmalıdır.
  19. Kentsel dönüşümü; bireysel dönüşümlerden ziyade yasanın amacına yönelik, geniş alanlarda alanın tamamını kapsayacak şekilde yeniden planlayarak daha ferah ve konforlu yaşam alanları oluşturulmalıdır.
  20. Vatandaşlarımız “DEPREM GERÇEĞİ” konusunda sürekli bilinçlendirilmelidir.
  21. Afet için belirlenen Acil müdahale yollarının devamlı açık olması sağlanmalıdır. Bu yollara cephe olan yapıların deprem yönünden güvenli yapılar olması gerekmektedir ve Bu yollarda hiçbir zaman araç park etmesine izin verilmemelidir.
  22. Endüstriyel tesislerin güvenlik ve birbirlerine yakınlık-uzaklık mesafelerine dair gerekli çalışmalar yapılarak standartlar ve uyulması gereken koşullar imar mevzuatına yansıtılmalı; sorunlu alanlar “yapı yasaklı alan” ilan edilmelidir.
  23. Okullar, hastaneler başta olmak üzere kamu yapılarının depreme karşı güvenli olup olmadıklarının uzman mühendisler tarafından tespitinde TMMOB’ye bağlı ilgili Odalar mutlaka yer almalıdır. Doğalgaz, elektrik, ısıtma kazanları, jeneratörler ve gaz tesisatları için erken uyarıcı ve gaz/akım kesici sistemler uygulanmalı, denetimleri Meslek Odalarınca yapılmalıdır.
  24. Acil durum toplanma alanları olarak belirlenen okulların depreme dayanıklı olmaları gerekmektedir.

Ve son söz olarak şunu söylüyoruz. Acıları yeniden yaşamamamız için ülke olarak depreme hazırlıklı olmamız gerekiyor. Depreme hazırlıklı olmak için de bilimin, tekniğin ve doğanın sesine kulak verilmelidir.

Bizler bu ülkenin mühendisleri mimarları ve şehir plancıları olarak, kaybedecek tek bir günümüzün dahi olmadığını hatırlatıyor, siyasal erki ve ilgili kamu idarelerini, gerekli tedbirleri almaları için derhal harekete geçmeye davet ediyoruz. Odalarımızın üzerine düşen vazifeleri yerine getirmekte hazır ve kararlı olduğumuzun da altını çiziyoruz.

17 Ağustos 1999 Gölcük depreminde hayatını kaybetmiş vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz.  

Deprem gerçeğini unutmayacağız ve unutturmayacağız! 17.08.2023

 

Mehmet Ali ELMA

​TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri