ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYI 2001
ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYI 2001 - SONUÇ BİLDİRGESİ
Öğrenci gençlik, sorunlarını tespit ederken, içinde yaşadığı toplumsal gelişmelerden kendini soyutlayamaz ve iç içe geçmiş sorunlara gelecek kaygısının ağırlığıyla kesin ve kalıcı çözümler arar. Dünyanın birçok yerinde ve Türkiye‘de öğrenci gençlik, yaşadıkları coğrafyanın, toplumsal durumun bugününe ve geleceğine yönelik memnuniyetsizliklerini ve güvensizliklerini dile getiriyor, çözüm önerileri oluşturmaya çalışıyor. TMMOB Makina Mühendisleri Odası Öğrenci Üyeleri, düzenlediği Öğrenci Üye Kurultayı 2001 ile "Küreselleşme ve Üniversiteler" ana başlığı altında mevcut üniversite ve eğitim sistemini sorgularken, yaşamın her alanını etkileyen küreselleşmenin üniversiteler üzerindeki etkilerini de tartışmaktadır.
Küreselleşmenin, sanayileşme boyutuyla, ayrıntılı bir şekilde işleneceği TMMOB Sanayi Kongresi‘nin sunuşunda da yer aldığı şekliyle"Küreselleşme, emperyalist ülke ve tekellerin, kapitalizmin daha büyük sermayelere duyduğu ihtiyaçla azami kara dayalı sömürüsünü artırırken, yarı sömürge ve bağımlı ülkelerdeki birikmiş artı değer ve tüm zenginlik kaynaklarına el koyması, bunları tasfiye etmesi; dünya genelinde daha geniş ölçeklerde derinlemesine ve genişlemesine hâkim olma anlayışının hayata geçirilmesidir." Bu anlayış doğrultusunda "Sermayenin, mal ve hizmetlerin, bilginin uluslararasılaştırılması" kapsamında ulusal kaynaklar sermayenin dolaşımına koşulsuz açık hale getirilmektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde o coğrafyaya özgü ekonomik koşullar, toplumsal, yaşamsal ihtiyaçlar ve halkın yararına planlanacak sanayileşme politikaları hiçbir değer taşımamakta, yalnızca sermayenin çıkarına katkı sağlayacak ve rekabet edebilecek sektörler dikkate alınmaktadır. Ülke sanayisi ihtiyaç duyduğu enerji sektörüne, teknolojik gelişmelere, yer altı ve yerüstü zenginlik kaynaklarının verimli kullanılmasına, araştırma-geliştirme faaliyetlerine yönelik yatırımlar ya tamamı ile durdurulmakta ya da sermayenin küreselleşmesi doğrultusunda şekillendirilmektedir. Bu şekillenmede eğitim kurumlarına bakarsak; eğitilmiş insan gücü niceliği ve niteliği de toplumun ihtiyaçları doğrultusunda değil, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda belirlenmektedir. Üniversiteler küreselleşme içindeki sanayinin belirlenimi içerisinde yeniden yapılandırmaya tabi tutulmaktadır. Eğitim programlarında, biçim ve içeriğinde ülkenin sanayileşmesi ve toplumsal yaşamın gereksinimleri değil, ulusal ve uluslararası sermayenin istekleri belirleyici olmaktadır. Üniversitelerin her bir biriminde kademeli olarak hayata geçirilmeye çalışılan özelleştirmeler, üniversitelerin bilimsel araştırmalar için kullanılması gereken tüm kaynaklarının teknopark vb. yoluyla sermayenin hizmetine ve güdümüne sokulma çabası, yapılanları olumlayacak, süreklileşmesini sağlayacak beyinlerin, ideolojilerin, kültürlerin yaygınlaştırılmasını sağlayacak etkinlikler, yeniden yapılandırmanın üniversitelerdeki ilk refleksleridir.
Küreselleşme adı altında yapılanlar özellikle son 10 yıla damgasını vurmaktadır. Dünyayı küreselleştirme çabası içinde olan emperyalizm, bu yönelimini tanımlarken "Bilginin, Mal ve Hizmetlerin, İşgücünün Serbest Dolaşımı Özgürlüğü" nün yeryüzüne hâkim olacağını savunmaktadır. Bu tanım tümcesinin başındaki "sermayenin serbest dolaşımı için var olan her türlü engelin -denetimdir, gümrüktür, doğal yaşamın korunmasıdır, ulusların kendi hukukudur, sağlık eğitim gibi asgari toplumsal haklardır engel olabilecek ne varsa- ortadan kaldırılması amacıyla (veya esas alınarak)" ise eksik bırakılmaktadır. Bu "dolaşım özgürlükleri" saldırısıyla, toplumsal yaşamımız ve üniversitelerimizde bizleri nelerin beklediğini şöyle açabiliriz. Dünya çapında büyüyen işsizler ordusuna, ülkemizde de mühendislerin katılımının artması küreselleşme ideolojisi içerisinde yer alan, "işgücünün serbest dolaşımı özgürlüğü"nün doğal sonucu. Bu "özgürlüğün" bize ifade ettiği şey; rekabet koşullarına göre belirli sektörlere yığılabilen ya da istendiği an hemen işten atılabilen bir yığın olarak görülmektedir. Kapitalizmin içsel zorunlu gelişim yasası, sermayenin gelişme gücü ile emrindeki emek gücünün gelişmesini aynı nedene bağlar. Eğitimde fırsat eşitliği kaygısı duyulmaksızın, bir gecede kurulan, liseden bozma üniversitelerle amaçlanan; sermayenin dolaşım ve büyüme hızına eş hızda büyüyen yedek sanayi ordusunu okumuş işsizlerle büyütmektir. Bugün Türkiye‘de 33 makina, 17 endüstri, 1 uçak, 1 havacılık ve 1 uzay mühendisliği bölümlerinde yaklaşık 18.000 öğrenci öğrenim görmektedir. Bugün ülke planlamasının odağında bulunan DPT‘nin mezun olacak mühendis sayısını dikkate almadan yaptığı 5 yıllık kalkınma planında öngördüğü büyüme hızı, geçmiş yıllarda Türkiye‘de uygulanan planların başarısı, "Hizmetlerin serbest dolaşımı" ve küreselleşme içinde ülkemize düşen payı dikkate alırsak; bugünkü işsiz mühendis sayısının üçe katlanacağı açıktır. Küreselleşmenin yıkıcı yasalarıyla oluşturulmuş dünya pazarında kendisine hiçbir zaman fırsat verilmeyen üniversite mezununa düşecek pay işsizliktir. 2 doçent, 2 araştırma görevlisinden oluşan kadrosu, ihtiyacı karşılayamayacak laboratuarları ve kütüphanesiyle yapılan bilimsel çalışmanın küreselleşmiş dünyada yeri ve toplumsal üretime katkısı ne olabilir? Bu durumda akreditasyondan söz edilebilir mi?
Küreselleşen dünyada sermayenin akışkanlığını kolaylaştırıcı yasalarla bir yandan hukuksal gerekçeler hazırlanırken bir yandan da ürünün piyasa değeri rekabet koşullarına uyacak şekilde standardize edilmeye çalışılır. Sanayide ISO 9000/9001 gibi kalite sistemleriyle üretilen ürüne bir piyasa değeri belirlenirken, kapitalist sistemde metalaşan eğitime de bir standardizasyon mekanizması dayatılır: Akreditasyon. Küreselleşme ile aynı dönemde yaygınlaşan kavram olan akreditasyonla hedeflenen, sözde standardize edilmiş eğitimin ürünü (çıktısı) mühendise sermayenin, küresel piyasada değer biçmesini kolaylaştırmaktır. Bu yönelimde sorulması gereken soru; "Eğer üniversitelerde akreditasyon bir zorunluluk ise, gerekli nitelikler belli ve herkes tarafından bilinirken akredite olamayacak üniversiteleri kuran kimdir, amacı nedir?" olabilir. Hemen arkasından ise küreselleşme tanımını da pekiştirecek şekilde; "Sermaye, toplumun her bir bireyine eğitimde fırsatların eşit sunulması kaygısını duymamakta, hatta akreditasyon vb. mekanizmalarla bu eşitsizliğin derinleştirilmesinin gerekli tüm ideolojik, kültürel ve yasal altyapısını hazırlayarak toplumsal yaşama dayatmaktadır." yanıtı yaşamımızda yakıcılığını hissettirerek gelmektedir.
Küreselleşmenin etkisi altında yaşayan insanlara en fazla dayatılan ürün ise internettir. Bilginin serbest dolaşımı ve bilgiye ulaşma özgürlüğünü kazandırdığı söylenen internetin yararlarının, ağ sahiplerinin yönlendirdiği ağların ucundan fiber optik kablolarla birbirine bağlanmış, zirve ve bireysel kurtuluş tutkularıyla uyuşturulmuş ağlar arasında, cansızlaştırılmış, yalnızlaştırılmış, hücreleştirilmiş bireyler topluluğuna verdiği zararla kıyaslanamayacağı açıktır. İletişimdeki bu gelişkin teknolojinin ve kolaylıkların kullanımında ne yazık ki diğer teknolojilerde olduğu gibi toplum ihtiyaçları değil, kar yasaları hüküm sürmektedir.
40 000‘in üzerinde insanımızın yitirildiği 20. yüzyılın en büyük yıkımlarından biri olarak işaret edilen 17 Ağustos 1999 ve sonrasında 12 Kasım 1999‘da yaşanmış olan depremlerde suçüstü yakalanmış olan devlet sorumluluğu üzerinden atma çabasına girmiştir. Deprem sonrasında YAPI DENETIMI masaya yatırılmış ve bir dizi yasal düzenlemelere gidilmiştir (595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve bağlı yönetmelikleri). Kamu adına mesleki denetim yetkisinde bulunan TMMOB ve bağlı Odaların meslek alanlarını doğrudan ilgilendiren yapı denetimi konusunda KHK‘lar çıkartılarak yapılan her türlü eksiklik ve yanlışlık, siyasal yönelim, özelleştirme kapsamlı yeni saldırılar karşısında TMMOB‘nin halkın ve toplumsal yaşamın çıkarlarını ön planda tutarak meslek alanlarıyla ilgili konularda yapmış olduğu uyarılar dikkate alınmamış, hiçbir bilimsel tabana dayanmayan uzmanlık yasaları ve yönetmelikleriyle meslek alanlarımıza yönelik türlü düzensizliklere ve yaptırımlara gidilmiştir.
Günümüzde bizler TMMOB Makina Mühendisleri Odası Öğrenci Üyeleri olarak, yaşadığımız tüm olumsuzlukları ve anti demokratik uygulamaların ortadan kalkması mücadelesinde,
TALEPLERIMIZ;
* Tüm öğretim kurumlarında ve üniversitelerde eğitim-öğretim ve sosyal haklar parasız olmalı; özel üniversitelerle, dershanelerle, bölgesel, ulusal, sınıfsal ve cinsiyete dayalı ayrımlarla derinleştirilmeye çalışılan fırsat eşitsizliği uygulamalarına son verilmelidir.
* Bilimsel eğitim ve araştırma olanaklarının yaratılması için kütüphane, laboratuar, derslik, yemek, barınma gibi temel gereksinimler ücretsiz olarak karşılanmalıdır.
* Planlamasız, oy kaygısıyla açılan üniversiteler iyileştirilmeli, bu üniversitelerin mezunlarına iş olanakları sağlanmalıdır.
* Küreselleşme doğrultusunda ülkenin ucuz emek ve hammadde sömürüsüne izin verilmemeli, bu yönde hazırlanan yasalar ve yapılan anlaşmalar iptal edilmelidir.
* Küreselleşme doğrultusunda yeniden yapılandırmaya tabi tutulan üniversitelerde özelleştirme vb. uygulamalara son verilmelidir. Özel üniversiteler ve vakıf üniversiteleri kapatılmalıdır.
* Özgür düşünce ve yaratma ortamının oluşturulması için eğitimde, araştırma ve incelemelerde bilimsellik dışında hiçbir kaygının olmayacağı bir çalışma ortamı sağlanmalı, emperyalist tekellerin yararına değil halkın yararına bilim üretilmelidir.
* YÖK kaldırılmalı; üniversitelerde söz ve karar hakkı üniversitelerin üç ana unsuru olan öğretim üyeleri, üniversite emekçileri ve öğrencilerde olmalıdır. Bu bileşenlerin örgütlenme haklarını kısıtlayan her türlü engeller ortadan kaldırılmalıdır.
* Mühendislik ve mimarlıkla ilgili yüksek öğrenimin planlanmasında,-yeni fakülte ve bölümlerinin açılması, eğitim programlarının oluşturulmasında- TMMOB‘nin görüş, öneri ve onayı alınmalıdır.
* Dille düşünce arasında ayrılamaz, kopmaz bir bütünlük vardır. Dil düşünceyi; düşünce dili geliştirir. Bu nedenle yabancı dile dayalı eğitimin en büyük açmazı, düşünceyi geliştiren dilin diyalogu engelleyen bir dile dönüşmesi, daralması dolayısıyla düşünce üretme yeteneğini köreltmesidir. Düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğünün var olabilmesi için, bireyin düşünce yetisini engelleyen oluşumlara karşı çıkılmalıdır. Yabancı dille eğitim sistemi kaldırılmalı ve herkese ana dilinde eğitim hakkı verilmelidir. Yabancı dil öğreniminin daha uygun koşullar yaratılarak geliştirilmesi sağlanmalıdır.
* Anayasanın temel haklar, kişi haklar ve ödevleri bölümüne de ayıkırı olan 595 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve bağlı Yönetmelikleri ve 601 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun ile TMMOB Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve bağlı Yönetmelikleri Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu‘nun da her platformda dile getirdiği şekilde tüm uygulamalarıyla birlikte derhal yürürlükten kaldırılmalıdır.
* Bugünkü sistemde üretimin niteliğinden kaynaklı olarak birey, yaşam boyu aynı, monoton ve tek yönlü bir iş ve yaşama mahkûm edilerek emeğine, ürününe ve toplumsal varlığına yabancılaşmaktadır. Eğitimde kolektif bir çalışmanın olduğu ve bu kolektifin maddi-kültürel ihtiyaçlarının en yüksek oranda karşılanması amacını taşıyan bir yapı kurulmalıdır. Bireylerin toplumsal gelişmeye aktif katılmaları için kültürel, bedensel ve düşünsel yeteneklerinin çok yönlü geliştirilmesi esas alınmalıdır.
* Topluma dönük eğitimin yerleştirilmesi doğrultusunda, sadece sanayi ile değil, toplumsal yaşamla ve emekçi sınıflarla karşılıklı etkileşim sağlanmalıdır.
* Biz TMMOB Makina Mühendisleri Odası Öğrenci Üyeleri olarak, üniversitelerde, ülkede ve dünyada var olan güncel ve toplumsal sorunları ve bu sorunların üniversitelinin kendi yaşam alanına yansımasını kendi özgün bakış açımızla yorumlamaktayız. Ve biz öğrencilerin oluşturduğu komisyonlarımız öz yönetim ilkesiyle ve gönüllülük temelinde çalışma yürütmekteyiz. Üniversitelerde demokrasi, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veren tüm muhalif öğrencilerle birlikte karşı duruşu yaratmayı hedefleyen bir mücadele içinde olacağız.