Oda Bülteni: ŞUBAT 2023 - SAYI: 296
Sunuş
ACIMIZ BÜYÜK
SORUMLULAR HESAP VERMELİ!
6 Şubat sabahında uyandığımızda Türkiye olarak büyük bir sosyal yıkım ile karşılaştık, karalar bağladık. 10 ilimizde büyük yıkımlara yol açan depremde hayatını kaybeden insanlarımızı sevgi ve saygıyla anıyor, meslektaşlarımız ve tüm hayatını kaybedenlerin yakınlarına baş sağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Türkiye topraklarının yüzde 93’ü, nüfusun ve sanayi kuruluşlarının yüzde 98’i, barajlarının yüzde 95’i ve enerji santrallerinin yüzde 50’den fazlası deprem bölgeleri içinde yer almasına karşın; depremlere dair ülke sorunlarına ayna tutan ve yaklaşık 340 bin yapının yıkıldığı, hasar gördüğü, on binlerce yurttaşımızın yaşamını kaybettiği 17 Ağustos 1999 Marmara Depremlerinden hiçbir ders alınmadığını, ülkemizin depremlere hazırlıklı olmadığını; Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumların devre dışı bırakıldığını; bütün ülkenin imara açıldığını, mevzuat düzenlemeleri ve kentsel dönüşüm programlarının rant eksenli olduğunu; depremin çok disiplinli mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı alanı olarak görülmediğini; planlama, mühendislik, mimarlık, yapılaşma ve denetime ilişkin sistemik sorunların sürdüğünü; TMMOB, bağlı Odalar ve Odamız onyıllardır dile getirdiği halde 6 Şubat 2023 tarihinde yine büyük bir sosyal yıkım ile karşı karşıya kaldık.
1999 Marmara Depremleri sonrasındaki yapı denetimi düzenlemelerinde kamusal denetim gereği yerine getirilmemiş, meslek odalarının önerilerinin aksine yapı denetimi ticarileştirilmiş, Yapı Denetim Yasası’nın kapsamı daraltılmış, kamu yapıları denetim dışı tutulmuş; TMMOB’ye bağlı ilgili Odaların mevzuatla tanınmış görevleri içindeki mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme, denetleme gereklilikleri dışlanmıştır.
İktidar, birçok kez değiştirdiği İmar Kanunu’nda, Yapı Denetimi Kanunu’nda yaptığı değişikliklerle, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve devamı niteliğindeki düzenlemelerle, Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği ile; yapı üretim ve denetim sürecinde olmazsa olmaz önemi bulunan Mühendis, Mimar, Şehir Plancısı Odalarının yetkilerini sınırlamış; yapı projeleri arasındaki bağları bilimsel-teknik gerekliliklere aykırı olarak koparmaya çalışmıştır.
“Depremlere karşı etkili önlemler almak için Yapı Denetim Kanunu’nun ticari yapı denetim şirketi modeli yerine uzmanlık ve etik niteliklere sahip yapı denetçilerinin etkinliğini ve TMMOB’ye bağlı Odaların görev ve yetki alanına giren kamusal mesleki denetim, yeterlilik, eğitim ve belgelendirmeye dayalı yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modeli benimsenmelidir”; “Depremlere karşı önlemler bütünlüğü, güvenli yapılaşma, halkın sağlıklı yaşam ve doğal çevre hakkı için piyasacı, rantçı, kamusal denetimi yok sayan yaklaşımın reddedilmesi gereklidir” vb. görüşlerimiz inatla dikkate alınmamıştır.
Yer seçimi, zemin etüdü, yapı tasarımı, üretimi, proje değişiklikleri ve yapı denetiminde bilimsel ve bütünlüklü bir düzen yoktur. Fay hatlarının geçtiği yerler, sorunlu dolgu alanları ve bütün ülke imara açılmış, yanlış yerleşim ve yanlış kentsel dönüşüm uygulamaları, su yatakları ile yeşil alanlar arasındaki bağların koparılması, sel-su baskınlarının artışı, ısı adalarının oluşması gibi olguların depremlerin yıkıcı etkilerini artırdığı gözetilmemiştir. Bu sorunlara, depremlere dayanıklı yapı stokunu artırma gerekliliğini gözetmeksizin yapılan imar affı ve depremlerde toplanma yerleri olan alanlardaki hızlı yapılaşma da eklenmiştir.
Dahası, Odalarımızın, yer bilimcilerimizin, bazı kurum ve kuruluşların 6 Şubat depreminin fay hatlarına ilişkin yıllardır defalarca yaptığı uyarılar da göz ardı edilmiş; sonuçta onbinlerce insanımız hayatlarından olmuş, yüz binden fazlası yaralanmış, yüzbinlerce yapı yıkılmış ve hasar görmüş, milyonlarca insan yaşadığı mekan ve bölgelerden uzaklaşmak zorunda kalarak ağır travmalar içinde hayata sıfırdan tutunmak, acizlik, yoksulluk ve işsizlik ile yüz yüze kalmıştır.
Deprem bölgesindeki 294 bin yapıya çıkarılan son imar affı ile insanların “sorunlarının çözüldüğü”nü söyleyenlerin deprem bölgesine geç müdahaleye mazeretleri, “biz İstanbul depremine hazırlanıyorduk”, deprem “Allah’tan geliyor”, “yüzyılın felaketi”, “böylesine büyük bir felakete hazırlıklı olabilmek mümkün değildir”, “olanlar hep oldu, bunlar kader planının içindeki şeyler”, “AFAD’ın toplam personel sayısı 7 bin 300’dür. Takdir edilir ki 7 bin 300 personelle Türkiye’deki bu büyük afeti veya herhangi bir afeti yönetebilmek mümkün değildir” gibi yaraları daha da kanartan sözler olmuştur. Depremin yol açtığı büyük sosyal tahribatın sorumluları deprem vergilerini otoyollara, havalimanlarına vb. harcayanlardır, ülkenin tamamını imara açanlardır, Meslek Odalarını sürecin dışına iten, yetkilerini sınırlayanlardır, kurumların birikimini yok eden, kurumsal bozulmaya yıl açan, uzmanlık ve liyakatı yok sayan, bilim ve teknikle ilgisi olmayan yönetim ve kadro atamalarını yapanlardır. Nihayetinde mevcut iktidarın tek sevdasının rant olduğu, önlem ve müdahale kapasitesinin olmadığı çok acı bir şekilde görülmüştür. Bu nedenle ilgili bütün sorumluların hesap vermesi ve iktidarın değişmesi gerekmektedir.
Enkaz kaldırmaya erken başlanması, yardımların yetersizliği, üniversite eğitimine pandeminin kayıp iki yılından sonra üçüncü bir yılın eklenmesi, KYK yurtlarının boşaltılması ama Diyanet yurtlarının boşaltılmaması, Diyanet’in evlatlık depremzede çocuklarla evlenmeye izin veren fetvası ve daha nice sorun içimizi acıtıyor, öfkemizi büyütüyor.
Diğer yandan bu depremde ülkemizin dört bir köşesinden ilk anlardan itibaren büyük bir toplumsal dayanışma sergilendi. Ancak örgütlü toplum yapılarının mensupları ve yurttaşlardan toplanan acil ihtiyaç yardım konvoylarındaki yardımı yapan kuruluşların adlarının bulunduğu pankartlar AFAD veya valilikler tarafından kaldırılarak kendi adlarının bulunduğu pankartlar eklendi. İhtiyaçların duyurulması, yardımlar ve iletişim açısından çok işlevli olan sosyal medya kısıtlandı. “Devlet nerede?” haykırışlarının önünün kesilerek yetmezlik içindeki devletin tek görünür yapı olması istendi.
Oda ve TMMOB örgütlülüğümüz ise ilk anlardan itibaren seferber oldu. Deprem günü acil gündemli TMMOB Yürütme Kurulu ve Oda Başkanları ortak toplantısında ihtiyaçların tespiti ve toplanmasından, ilgili kurumlarla ilişki kurulmasına, teknik heyetler oluşturulmasına dek kararlar alındı ve hayata geçirildi. Aynı gün TMMOB Yönetim Kurulu’nun “Tüm Ülkemize Başsağlığı Diliyor, Örgütlülüğümüzü Dayanışma ve Yardım İçin Seferber Olmaya Çağırıyoruz!” başlıklı çağrısı ile “DAYANIŞMA YAŞATIR” diyerek il ve ilçe koordinasyon kurullarının organizasyonunda her türlü yardım, dayanışma ve destek için seferber olduk, yardımları aralıksız olarak deprem bölgelerine ulaştırdık. Daha sonra TMMOB Yönetim Kurulu, Oda Başkanları ve İKK Sekreterleri ortak toplantısı ile çalışmaları gözden geçirdik ve “DAYANIŞMAYA DEVAM” dedik. TMMOB ve ilgili Odalarımız hazırladıkları ön inceleme raporlarını kamuoyuna açıkladılar. Bu ve diğer çalışmalar Bültenimizde yer almaktadır.
Bu deprem de göstermiştir ki, halkın hayati sorunlarına kayıtsız olan iktidarın demokrasiyi, laikliği, kamu yararını, liyakatı, kurumsal hafızaları tasfiye edip rant vurgunları, yolsuzluklar ve gericiliğin karanlığı ile ülkemizi sürüklediği felaketlerden acilen kurtulmak gerekiyor. Ülkemizin, halkımızın, insan hayatı ile ilgili mesleklerimizin geleceği ve depremlere bilimin aydınlatıcılığında hazırlanmak için…
Esenlik dileklerimizle.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu