ŞİDDETİ ANCAK BİLİNÇLİ TOPLUM ÖNLER!
Yayına Giriş Tarihi
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü nedeniyle bir etkinlik düzenleyen TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu, yaptığı basın açıklamasında şiddete karşı bireysel bilincin ve toplumsal duyarlılığın yükseltilmesi için çağrıda bulundu.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü nedeniyle bir etkinlik düzenleyen TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu, yaptığı basın açıklamasında şiddete karşı bireysel bilincin ve toplumsal duyarlılığın yükseltilmesi için çağrıda bulundu.
TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu adına Dönem sözcüsü Selda Ünver'in yaptığı basın açıklamasında şöyle denildi:
"Ülkemizde kadına yönelik şiddet acil müdahale gerektirecek boyutlara ulaşmıştır. Aile içinde şiddeti yaşayan çocuklarımız, kendi yaşamlarında da şiddet üretiyorlar. Böylece şiddet toplumsal yaşamı hızla teslim almaya başlıyor. Toplumda şiddeti önlemek için önce kadına yönelik şiddeti durdurmamız gerekir.
Ülkemizde kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Hükümeti acil göreve davet ediyoruz. Bir an önce caydırıcı yasalar çıkarılmalı ve var olan yasalar uygulanmalıdır. Namus cinayetlerine "haksız tahrik indiriminin" uygulanmaması konusuna Türk Ceza Kanununda açık ve net biçimde yer verilmelidir.
Kadına yönelik şiddeti "özel yaşam alanı" olarak değerlendiremeyiz. Çünkü, "özel yaşam"ımız da toplumsal bir olgudur. Aile içinde, kadına veya kendisine yönelik şiddet gören, tacize, tecavüze uğrayan çocuklarımız kendi yaşamlarında şiddeti yeniden üretmektedir. Böylece ailede başlayan şiddet giderek tüm toplumu esir almaktadır.
Özellikle son zamanlarda toplum olarak çok acı, insanlık dışı kadın cinayetlerine ve kız çocuk istismarlarına tanık olduk. Çocuk istismarı ne yazık ki ülkemizde en yaygın görülen şiddet türlerinden biridir.
Şiddet konusunda ülkemizdeki bazı rakamları paylaşmak istiyorum;
Ülkemizde; her gün 1 kadın töre ve namus cinayetine kurban gidiyor ya da intihar etmek zorunda bırakılıyor.
Öldürülen her 100 kadından 90'nının katili kocası.
Ülkemizde her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor. Öğrenim düzeyi düştükçe fiziksel şiddet gören kadınların sayısı artıyor.
Her 10 kadından 9'u "Haklı görülebilecek dayak yoktur" diyor.
Kadınların % 70 ile % 85'i şiddetin aile içinde önlenemeyeceğini düşünüyor ve devleti göreve çağırıyor.
Kadınlar erkeklerin elindeki denetimsiz silahların kurbanı oluyor.
Tüm bu gerçeklere karşı ne yazık ki siyasi iktidar kararlı bir mücadele tavrı göstermek yerine, taciz ve tecavüz cezalarında indirim yapmaya çalışmaktadır. Yasa maddesine rağmen, boşluklardan yararlanarak kadın cinayetlerinde hala "haksız tahrik indirimine" gidilmektedir.
Son olarak Hüseyin Üzmez'in çocuk istismarı davasında, evlilik yaşının 14'e düşürülmesi için Yargıtay'a önerilen Türk Ceza Kanunu değişiklikleri, ülkemizde uzun mücadeleler sonunda alınan yolu silip atmaya yöneliktir. Yapılmak istenen bu yasa değişikliğine kesinlikle karşı çıkıyoruz. Bu girişimde bulunanları açıkça kınıyoruz.
Peki bu durumda bizler ne yapmalıyız?
Öncelikle toplumsal hayatımızı ele geçirmek üzere olan bu şiddetin bir an önce farkına varmalıyız; sorunu ciddiye almalıyız.
Kadına yönelik şiddetin ciddi bir toplumsal tehlike olduğunu anlamalıyız. Kendi ailemizde kadına yönelik şiddetin olmaması, kızımızın ya da ailemizden herhangi bir kadının şiddet kurbanı olmayacağını garanti etmemektedir.
Kadına yönelik şiddet konusunda toplumsal duyarlılığın artmasına kendimizden başlayarak öncülük etmeliyiz.
Siyasi iktidarı, kadına yönelik şiddetin aile sorunu değil "toplumsal bir sorun" olduğunu kabul etmeye zorlamalıyız. Kadına yönelik bu büyük şiddet görmezden gelmeye devam edersek korkarız ki ülkemizde geri dönülmez toplumsal yaralar açılacaktır.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu olarak kadına yönelik şiddetin en ağır cezalara çarptırılmasını talep ediyoruz. Namus cinayetlerine "haksız tahrik indiriminin" uygulanmaması konusuna Türk Ceza Kanununda açık ve net biçimde yer verilmesini talep ediyoruz. Ancak böylesi bir yaptırımla töre, namus, genel ahlak vb. gerekçelerle işlenecek cinayetlerin önü alınmaya başlanabilecektir.
Değerli konuklarımız, kadına yönelik şiddetle mücadelede ancak tüm toplum olarak bilincimizi yükseltebilirsek başarılı olabiliriz. Unutmayalım ki, şiddeti; şiddet mağdurları ve kadınlar değil, şiddeti dışlayan ve kararlılıkla cezalandıran bir toplum önleyebilir.
Bu 25 Kasım'ın, şiddete karşı verilecek ortak toplumsal mücadelede büyük bir adım olmasını diliyorum.